Gökçek ŞifaSize Telefonunuz Kadar YakınızÜcretsiz Google Play'de
İNDİRX

Şifalı Bitkiler – Çay, Camellia Sinensis

Diğer Adları:
Çay, Tea, Camellia sinensis KUNZLE
Syn: Thea sinensis
Camellia assamica

Familyası:
Çaygillerden, Teegewaechse, Theaceae

Drugları:
Çay yaprağı; Theae folium
Çayın yaprakları çok nadiren de Çiçekleri çay ve Natürel ilaç yapımında kullanılır.

A) Yeşil çay

Giriş:
Vatanı Hindistan’ın kuzey doğusundaki eyaleti Assam olup, burada dünyanın diğer ülkelerinde yayılmıştır. Bir rivayete göre Çin Kralı Shen Nung MÖ. 2750de kendi içeceği suyu kaynatılırken bir ağaçtan düşen yaprakları çıkarmaz ve onu süzerek içer. İçtiği suya yaprakların güzel bir aroma verdiğini görür ve bu tarihten sonra çay içmek adet olur. Rize ve Hopa’ya Batum’dan getirilip 1873’de buralarda yetiştirilmeye başlanmıştır. Günümüzde en çok çay içen ülkeler ise sırası ile kişi başına yılda düşen miktar İrlanda’da 3 000g, İngiltere’de 2 810g, Irakta 2 540g, Türkiye’de 2 490g olup bunları Yeni Zellanda, Tunus, Srilanka (Seylan), Suudi Arabistan ve Japonya takip eder. çay yapraklarının farklı şekilde işlenmesi nedeni ile üç önemli çay türü ortaya çıkar, bunlar; yeşil çay, siyah çay ve olong çaydır. Sağlık nedeni ile insana en faydalı olan yeşil çay sonra olong çayı ve nihayet siyah çay onları takip eder. Aslında her üç çayda aynı ağacın yapraklarının farklı şekilde işlenmesinden elde edilir. Ağaç dememize gelince aslında çayın yabani olarak yetişen ağaçları 10-15m boyundadır. Toplamada kolaylık olsun diye sürekli taze sürgünleri kesilerek 1 m boyunda bir funda şeklinde bırakılır.

Botanik:
Sürekli yeşil, yapraklarını dökmeyen yabani iken 10-15m bo-yunda, kültür formu genellikle 1m boyunda bir ağaç bazen de bir fun-dadır. Yaprakları değişken sıra ile dizilmiş olup kısa saplı 10-15cm uzunluk ve 5-8cm enindedir. Üst düzeyi parlak, alt yüzeyi çok narin beyaz tüylü ve mızrak şeklindedir. Çiçekleri yaprak sapının dibinden çıkan kısa bir sap üzerinde olup 3-5cm çapındadır. Çiçekleri takriben 5-6 adet beyaz veya pembemsi renkli kalp şeklinde, göbekte 25-30 adet uçları turuncumsu sarı döllenme tozlukları vardır ve Çiçeği saran 5-7 adet Kupa yapraklara sahiptir. Çiçekleri olgunlaştıktan sonra meyveleri yeşilimsi-kahverengi bir renkte 1-2cm çapında ve her biri 1-3 adet yağlı, yuvarlak ve esmerimsi tohumlar içerir.

Yetiştirilmesi:
Çay çok nemli, çok yağışlı ve kışları çok soğuk geçmeyen bir iklim gerektiğinden Türkiye’nin sadece Rize ve Hopa bölgelerinde yetişir.

Hasat zamanı:
Mayıstan Ekime kadar 10-15 günde bir goncası, yaprağı ve sürgünleri elle veya makine ile toplanır. Çayın en kaliteli olan kısmı henüz açılmamış yaprak goncası olup bunu birinci yaprak onu da 2. yaprak ve nihayet 3.yaprak takip eder. Bu sebeple yaprakların ayrı ayrı tasnif edilmesi ve ayrı ayrı işlenmesi gerektir.
a)Yeşil çay elde etmek için çay yaprakları toplanır toplanmaz kaynar su ile 4-5 dakika haşlanır, makine ile ezilir, sıkılır, kurutulur ve 65-70 derecede kavrularak yeşilimsi yeşil cay elde edilir.
b)Siyah çay yarı kurutulduktan sonra ezilir ve sonra 10cm’lik desteler yapılarak 110˚’de kavrularak siyah çay elde edilir.

Birleşimi:
Yeşil çayın birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;
a) Purinalkaloittürevleri (Metilxanthintürevleri); %15-5 arasında değişen oranlarda olabilir. Goncada %4,5-5, 1.yaprakta %4, 2.yaprakta %3,5 3.yaprakta %3 ve sapýnda %1,5 arasında bulunur. Purinalkaloitlerin en önemli ana maddesi coffein (eskiden;Thein) olup % 90’ını oluşturur. Sonrasırası ile %0,16-0,2 theobromin, theophyllin %0,02-0,04 ve ayrıca az miktarda adenin ve xanthin içerir.
b) Flavanoller (Polifenoller = Polyphenoller = Tanininalttürevi): %20-30 arasında olup en önemlileri epigallocatechingallat (epigallokateşingallat), epigallokateşin, epikateşingallt, epikateşin (epicatechin), kateşin (catechin) ve gallokateşin
c) Flavonller ve flavonolglikozitter % 3-4 arasında olup en önemlileri; quercetin, kampfeol (kafür), myricetin, izoquercitirin (quercetin-3-glikozit) ve alttürevlerinden oluşur.
d) Fernolkarboikasitler; mazıasidi, chlorgenasit, theogallin, chinaasidi ve p- cumarasidi
e) Minerallerden; potasyumflorid, aliminyum, mangan ve çinko
f) Eterin yağlardan; Hex-2-enol, finalool ve geraniol Carotinoitler; Saponin türevleri ve vitaminleri içerir.

Araştırmalar:
Yeşil çay ile çok farklı iki tür araştırma yapılmıştır. Japonlar çayı demledikten 2-3 dakika sonra Tedavi denemesi yapmışlar ve kansere karşı etkili olduğunu tespit etmişler. (Na. 5.94.36 ve GEO New 1987) Keşmir’de çayı 4-5 saat demledikten sonra tedavi denemeleri yapmışlar ve kansere sebep olduğunu tespit etmişlerdir. Görüldüğü gibi çay Japon usulü (Purunli çay = J-çayı) demlenirse Kanseri önlüyor, Türk usulü (Taninli çay = T-Çayı) demlenirse kansere sebep olur. Japonya’da yapılan araştırmaların AB ülkeleri ve ABD’de yapılacak araştırmalarla da ispatlanması gerektiği kanaatindeyim. Çayın birleşimindeki purinler ilk 2-3 dakikada çözülerek sıcak suya geçer, buna purinli çayda denir. veya Japon usulü=Japon tarzı çayı=Japon çay’da denir ve 6 dakikadan itibaren taninler deme (sıcak suya) geçer ve böylece etki şeklide değişir ve buna Türk usulü veya taninli çayda denir. Almanca tanin karşılığı Gerbstoffdur, yani bu madde ile eskiden tabakhanede deriler tabaklanmıştır. Bu taninin deriyi kuruttuğu ve gözeneklerini adeta yağlıboya gibi tıkadığını gösterir.
a) Koffein faydalıdır, fakat aşırı olarak alınırsa kadınlarda kısırlığa sebep olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. İspanyanın Alicante Üniversitesinden Prof. Dr.F. BOLUMAR’ın 3100 kadın üzerinde yaptığı araştırmada günde 500mg Koffeın alanlarda % 40 ‘a varan oranda kısırlığa sebep olduğu tespit edilmiştir. Bir bardak kahvede 130mg koffein, bir bardak çayda 40mg ve bir kutu colada 50mg koffein içe-rir. (NH 9.97.518)
b) Keşmir’de M.A. SİDDİQİ, R. KUMAR, Z. FAZİLİ, B. SPİEGELHALDER ve R. PREUSSMANN’ın kemeler üzerinde çay ekstresi ile tedavi denemesi yapmışlar kanserojen (kanser yapıcı) olduğunu tespit etmişlerdir. Çay ekstresi hazırlanırken 20g çay 250ml suda 4-5 saat kaynadıktan sonra ekstresi yapılmıştır.(ZP. 4.95.243)
c) Denemek için uzun süre (1,5ay) yeşil çay içtim ve Ağustos ayında dahi üşümeye başladım ve bunun üzerine yeşil çayı papatya veya ıhlamurla karıştırarak içmeye devam ettim.

Tesir şekli:
İdrar söktürücü, antidepresif, ( depresyonu önleyici ), canlılık verici, hafif tansiyon düşürücü ve kılcal damarları kuvvetlendiricidir.

Kullanılması:
a. Yeşil çay Japon, Çin, Hint veya İngiliz usulü ( purinli çay) demlenerek (2-3 dakika) içilirse; beyindeki dopamin ve serotonin gibi hormonların üretimini (salgılanması) azaltarak insanın aşırı uyuma, depresyon, konsantrasyon zafiyeti ve dalgınlığa karşı kullanılır. Gökçek İksiri daha etkilidir.
b. Türk usulü (Taninli çay = T-çayı) demlenen çay hangi çay olursa olsun (siyah çay veya yeşil çay) 6 dakikadan fazla demlendiğinden başta; mide;- bağırsaklar;- karaciğer; pankreas ve dalağa zarar verir karında şişkinlik yapar. Mide ve bağırsak mukozasını boyayarak kurutur ve salgı yapmasını azalır ve sindirim salgılarının kalitesini dü-şürür. Ayrıca Türkler çayı çok şekerli içerken diğer ülkelerde şekersiz veya çok az şekerli çay içilir.

Açıklama:
H.D.Back 40 yıllık bir araştırma ve çalışma sonucu Çinliler tarafından insanın yüz ve diline bakılarak (Antlitzdiagnostik) yapılan tedavi ve teşhis üzerine birkaç tane kitap yazmıştır. Bende bu kitaba dayanarak yüzlerce insanın dilini kontrol ettim. Bu kontrolüm sırasında Türklerinin hemen hepsinin dillerinin ortasında geniş veya dar hafif veya derin yırtık şeklinde çizikler vardı. Oysa Pakistanlı, Hindistanlı ve Almanların dillerinin ortasında böyle bir yarık veya çizik yoktu. Dilin ortasında bu çizik veya yarıklar kişide Pankreas zafiyeti olduğunu gösteren işaretlerdir. Buda pankreasın yeterince enzimler (Lipazlar, Amilazlar, Tripsinler vb.) salgılayamaması veya kalitesiz olduğundan şişkinlik, nefes darlığı ve kalp çarpıntısı gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Ayrıca dilin sol kenarındaki dişi izleri mide ve dalak rahatsızlığı, dilin sağ kenarındaki diş izleri karaciğer rahatsızlıklarına işarettir. İkinci önemli hata ise çayı şekerli içmek. Bir gün iki gün çay şekerli içilebilir, fakat 30-40 yıl çay şekerli içilirse pankreas iflas eder. pankreas şeker nedeni ile sürekli çok insulin üreterek kişide şişmanlık, yağlanma, artroz, şeker, romatizma, siyatik, baş ağrısı ve migren gibi hastalıklar ortaya çıkar ve de bağırsak mantarları ve bakterileri artar ve azar. Üçüncü önemli problem ise siyah çay ve kahve bağırsakların demir minerallerini absorbe edilmesini engellerler. Böylece zamanla kişide demir eksikliği ve de neticede kansızlık ortaya çıkar. Kansızlığın önemli bir sebebi de çinko ve c-vitamini yetersizliğidir. Bu nedenle gerektiğinde çinko ve c-vitamini alınmalıdır. ÇiNKO bilinen 300 enzimin oluşmasında anahtar rol oynar, şayet çinko yetersizliği söz konusu ise o zaman bir düzine hastalık ortaya çıkar. Dördüncü olarak sindirim organları normal olarak günde 7-8 litre salgı (Hormonlar, Enzimler, Mide asidi…) üretir ve çay bu salgıların kalitesini düşürür. Türk usulü çay (Taninli çay = T-çay) bu salgıların kalitesini düşürmesi ile sindi-rim anormallikleri ortaya çıkar. Hücre santralleri olan mitochonrichenler besinleri tam olarak yakıp enerjiye çeviremediklerinden aşırı miktarda artık madde (Cüruf) ortaya çıkar ve bu cüruf öncelikle ara dokularda ve hücreler arasında yoğunlaşır. Buda hücrelerin şeklini bozulmasına yani sertleşmesine donuklaşmasına ve görevini yapamamalarına neden olur ve neticede astım, alerji, neurodermatoz; bahar nezlesi, bağırsak mantarlarına, pişik, romatizma siyatik v.b. hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Tabi ki T-çayı bu hastalıkların oluşmasında tek faktör değildir. Bundan başka çok hızlı yemek yeme, çok yeme ve aşırı hayvansal besinler (et, peynir, yumurta ve bunların mamulleri) yemede ve kimyasal madde çok içeren içecekler ( Cola, Fanta) ve yiyeceklerde (Konserveler) bu zararlı faktörlerdir. T-çayı önce bağırsakları sonra diğer sindirim organlarına, sonra damarlara ve nihayet beyine zarar verirken J-çayı (Japon usulü veya purinli çay zihni açar, konsantrasyonu artırır ve hafızayı kuvvetlendirir. Neticede Türk usulü çay zamanla kişide fela-ketlere sebep olurken Japon usulü çay başarıların anahtarı olur.

Çayı:
a)
İki kahve kaşığı yeşil çay demliğe konur, üzerine 500-800 ml kaynar su doldurulur ve 2-3 dakika sonra başka bir demliğe süzülür ve Japon usulü çay (Purin çayı) elde edilir. Bu faydalı olan demleme usulüdür.
b) Şayet demleme süresi 6 dakikayı aşarsa Türk usulü çay (Taninli çay=T-çayı) elde edilir ki uzun süre bu şekilde çay içilirse sonu felaket olur. İnanmaz iseniz ayna karşısına geçip dilinize bakınız.

Çay Harmanları;

Serinletici çay;
>60 gr Yeşil çay
>20 gr Nane yaprağı
>20 gr Ada çayı

Ev çayı (günlük içilen çay);
>30 gr Yeşil çay
>10 gr Papatya çiçeği
>10 gr Kekik otu
>10 gr Ardıç kozalağı
>40 gr Çörek otu tohumu

Yan tesirleri:
Yeşil çay 1-3 hafta içilirse serinletici 4-6 hafta içilirse üşütücü etki yapar. Bu yan tesirinden kurtulmak için ıhlamur, papatya, ardıç kozalağı veya kekikle içilirse ve zevke göre çeşitli oranlarda karıştırılarak içilebilir. Özelikle yaz aylarında adaçayı kış aylarında kekik çayı içilmesi daha uygundur. Günlük siyah ve yeşil çay yerine kuşburnu çayı içilmesi daha uygundur çünkü bu çay oldukça çok vitaminler, doymamış yağ asitleri, pektin ve mineraller içerir.

B) Siyah çay:
Siyah çayın botanik yapısı ve yetiştirilmesi aynı olup ha-sadı, işlenmesi, birleşimindeki maddeler (kısmen fermantasyon dolayısı ile), kullanılması, tesir şekli farklıdır. Bu nedenle hasat işlenmesi ile konuya başlayabiliriz.
Hasadı ve işlenmesi: Siyah çayın işlenmesi yeşil çaydan farklıdır. Toplanan yapraklar 10sm kalınlığında desteler yapılarak yan yana konur üzerine naylon ağlar gerilir ve sıcak hava ile 6-18 saat havalandırılır. Böylece yaprakları kırılabilir hale gelir ve sonrada kurutularak ezilir. Sıcak hava ile kurutulurken yapraklardaki maddeler değişime uğrar ve aminoasitler, organik asitler, purinalkaloitler (Coffein=Kofein) ve eterik yağlar diğer maddeler çözülerek serbest hale gelirler. Bu olaya ferman-tasyon denir. Fermentin (Enzim) etkisi ile bir maddenin veya bileşiğin kimyasal yapısının bozulması, yapısının değişmesi veya mayalanmasına denir.

Birleşimi:
Siyah çayın birleşimindeki maddeler fermantasyonla değişime uğrarlar.
a) Purinalkaloitler; Yeşil çayda kısmen serbest kısmen de birleşik iken bu siyah çayda tamamen ayrıdır ve oranı aynıdır.
b) Flavonlar (Taninin bir alt türevidir) bunlardan % 1-2 oranındaki bir kısım fermantasyon sırasında değişime uğrayarak theaflarin, theaflavingallat A, theaflaringallat B, theaflavidingallat ve epitheaflavinaside dönüşür. Geri kalan %23-28 oranındaki kısım ise yeşil çaydaki gibidir.
c) Diğer farklı yönü ise çok az miktardaki eter yağ türevleri; alfa-İonen, beta-İonen, Geraniol, 2-Metil-hept-2-en-6-on ve Linalooloksidi sayabiliriz.

Araştırmalar:
1) Siyah çay içmeyi bıraktıktan sonra alerjim geçti. Türk usulü hazırlanan çay bağırsak florasını bozarak hastalık yapan (patojen) bakterilerin ve mantarların (mikozların) çoğalmasına neden olur ve zamanla kişide alerji, astım, nörodermatoz, (besin alerjisi), bahar nezlesi, karın şişkinliği gibi hastalıklara neden olur.
2) Siyah çay (Türk usulü çay) ve kahvenin demir, magnezyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-vitamin yetersizliğine (thiamin) sebep olduğu tespit edilmiştir.(NH. 11.00.48)
3) Çok siyah çay (Türk usulü) içildiğinde pankreas, mide, bağırsaklar ve karaciğere zarar verdiği tespit edilmiştir. (PP.144)
4) J.F. MORTON 1978’de yaptığı araştırmalara göre siyah çay içenlerde daha çok yemek borusu kanserine yakalandıkları tespit edilmiştir. (TP.576)
5) Kaliforniya’nın Berkely Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada siyah çayın vücuttaki kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olduğu bu nedenle günde 4 bardak çay içenlerin 1500mg kalsiyum almaları gerektiği belirtilmiştir (NH. 3.00.8)

Tesir şekli:
Hafif tansiyon düşürücü ve hafif zihni açıcıdır.

Kullanılması:
a) Japon usulü (J-çayı) hazırlanan çay yüksek oranda purin türevleri (özelikle Koffein) içerir ve buda zihni açar, konsantrasyonu yükseltir. Bu usulde çay 2-3 dakika demlendikten sonra posası atılır.
b) Türk usulü (T-çayı) hazırlanan çay az içilirse ishali önler, çok ve uzun süre içilirse başta sindirim organlarına zarar verir. Siyah çayı bırakıp kuşburnu çayı içmek gerekir bana göre alternatif budur.

Açıklama:
1) Diş doktorum çok mu sigara içiyorsun dedi ve ben hayır sigara içmem deyince o zaman çok çay içiyorsun buda dişleri saratıyor dedi.
2) 25.06.-08.07.97 ve 05.05.-15.05.98 tarihlerinde Antalya’da yaptığım izinlerde boyun, esne, omuz başları, koltukaltları, diz boynu ve dirsek boynunda pişikler oluştu ve kaşıntı yapıyordu. Bunlara karşı çeşitli ilaçlar kulandım fakat faydası geçici oluyordu. Sebebinin siyah çay olduğunu anlayınca çayı bıraktım ve 28.06.-18.08.98’de yaptığım izinde rahatsızlanmadım.
3) Bir tanıdığım karnının şiştiğinden bahsetti ve ben ona çay içmemesini söyledim ve O çay içmeyi bırakınca iyileşti.

Yan tesiri:
Siyah çay Türk usulü demlenir ve içilirse yıllar sonra bütün organlara zarar verir ve başta astım, alerji, şeker hastalığı, romatizma, siyatik, damar sertliği, şişmanlık, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, nöroder-matoz, bağırsak mantarları, karın şişliği, karaciğer-, pankreas-, mide-, ve bağırsak zafiyetine sebep olur. Bu nedenle kuşburnu çayı içilmelidir, çünkü bu vitaminler ve mineraller içerir ve de tadı da güzeldir. Kuşburnu başta C-Vitamini 100 gramda 1,250gr la turunçgillerden 30 kat daha fazla ayrıca E, B1, B2, B3 (Niacin), B6, K, P (Rutin)-Vitaminleri, beta-karotin (provitaminA), mineraller, doymamış yağ asitleri (Kuşburnu çekirdek yağında %33 Linolenasit, %43 Linolasit) ve %15-25 Pektin içerir. Bu kuşburnunun en kaliteli bir çay olduğuna işarettir. Geniş bilgi için kuşburnuna bak.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*