Beyin Anevrizması Nedir?
Anevrizma, beyindeki arter duvarının zayıflaması sonucu ortaya çıkan bir balonlaşma olup çoğunlukla damarların çatallanma bölgelerinde görülür. Bu balonlaşan yapı sıradan damara kadar daha dayanaksızdır ve bazı koşullar aşağıda yırtılıp beyin içine kanamaya yol açarak yaşamı tehlikeye sokabilir. Anevrizmalar allah vergisi damarın gelişme bozukluğuna yan olabileceği gibi yüksek tansiyon, damar sertliği (ateroskleroz), enfeksiyonlar (damarın iltihaplanması) ya da kafa travması sonrası da gelişebilir. Anevrizmalar başlıca beynin tabanında yerleşir ve buradaki beyin-omurilik sıvısı içinde kanamaya neden olurlar. Anevrizmaların yıllık kanama riski yaklaşık %1’dir.
Anevrizma Tipleri
Sakküler (kese biçimli) anevrizmalar
En sık görülen anevrizma tipi olup beynin tabanında büyük damarların çatallanma bölgelerinde oluşur. Bu çatallanma noktalarında damar duvarı daha pozitif basınca maruz kalmaktadır. Bu sabit basınç zamanla damar duvarında oluşturduğu zarar sonucu balonlaşmaya niçin olabilir. Sakküler anevrizmalar yıllar içerisinde gelişir ve bundan nedeniyle anevrizmanın yırtılma riski yaşla birlikte artar. Anevrizmanın bu şekildeki gelişmesini eskiden araçlarda kullanılan tekerlek iç lastiklerinde görülen balonlaşmaya benzetebiliriz. İleri yaşlarda damar yapısının bozulması sonucu damar duvarının esnekliğini kaybetmesi de anevrizma oluşmasında öteki önemli bir nedendir.
Fuziform (iğ biçimli) anevrizmalar
Bu anevrizma damarın uzunca bir bölümünü taşıyan iğ biçiminde bir genişleme olarak görülür. Bu tip anevrizmalar da yırtılarak kanayabilir, ileri derecede genişleyip çevresindeki beyin dokusunda baskıya yol açarak ya da içinde pıhtılaşma gelişip buradan ayrılabilen kalıntıların olağan beyin damarlarında tıkanmaya (emboli) neden olması ile inme güya yakınmalar oluşturabilir.
Mikotik (irin sonucu büyüyen) anevrizmalar
Nadir olup damarın mikrobik hastalığı sonucu gelişir. Genellikle kese biçimlidirler. Iltihap damar duvarında hasara neden olur bu nedenle duvar zayıflaması sonucu anevrizma oluşumu ve bunun yırtılma riski artar. Sıklıkla subakut bakteriyel endokarditin (toplumumuzda ‘yürek romatizması’ olarak bilinir) bir komplikasyonudur.
Travmatik (kaza sonucu büyüyen) anevrizmalar
Beyin kan damarlarında kaza sonrasında büyüyen anevrizma türüdür. Travma bölgesinde zarar görebilen damar duvarı zayıflar ve ardından yırtılabilir.
Toplumdaki Yaygınlığı ve Sıklığı
Beyin anevrizmasına yan büyüyen beyin kanaması sıklığı bir yılda 100.000 kişide 10-15 civarındadır. Ülkemizde her sene sıradan 10.000 kişinin anevrizmaya alt beyin kanaması riski taşıdığı kabul edilebilir. Bu hastaların yaklaşık 1/3’ü herhangi bir sıhhat kuruluşuna başvuramadan kaybedilmektedir. Bir afiyet kuruluşuna başvurabilen kanamış hastalarda da vefat oranı %25-40 arasındadır. Dolayısıyla anevrizması kanamış hastaların yarıya yakını kaybedilmektedir. Burada önemli bir nokta henüz kanamamış olan oysa hastayı yine de tehlike aşağı bırakan beyin anevrizmalarının erken teşhis edilmesi ve tedaviye yönlendirilmesidir. Anevrizma her yaş grubunda görülebilir ancak 25 ve yukarı yaşlarda sıklık giderek artmaktadır. Yaygınlığı en sık olarak 50-60 yaş arasındadır ve kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla görülmektedir. Ailede anevrizma hikâyesi olması öteki aile bireylerinde anevrizma katılmak riskini arttırmaktadır. Bir kişide benzer anda pat diye çok sayıda anevrizma bulunması bu riski daha da artırmaktadır.
Anevrizmanın oluş nedeni tamamen bilinmese de çoğu faktörün gelişiminde rolü olduğu bilinmektedir.
1) Hipertansiyon (yüksek tansiyon)
2) Sigara içilmesi/nikotin kullanımı
3) Şeker hastalığı
4) Fazla alkol tüketimi
5) Doğuştan Olan gelen (kalıtımsal) yatkınlık
6) Kan damarlarına zarar (bilhassa damar sertliği) ya da travma
7) Bir Takım enfeksiyonlar
Belirtiler/Uyarıcı İşaretler
Anevrizma yırtılması/kanaması olan hastalarda bazı uyarıcı işaretler görülebilir.
Herhangi bir bölgede ısrar eden baş ağrısı
Bulantı ve kusma,
Ensede sertlik (kişi başını kolay eğemez),
Bulanık veya çift görme
Işığa karşı hassasiyet (fotofobi)
His kusurları
Kanamamış anevrizması olan şahısların çoğunda hiçbir bulgu görülmeyebilir.
Az bir hasta grubunda aşağıdaki belirtilerin bazıları ya da tümü görülebilir:
Göz sinirlerinde felçler (göz kapağının düşmesi, gözü rahatça hareket ettirememe gibi)
tek yanlı genişlemiş göz bebeği
Çift görme, gözün arkası veya üstünde sancı
Bir bölgede ısrar eden baş ağrısı
İlerleyen halsizlik ve uyuşukluk
Riskler ve Komplikasyonlar
Anevrizmalar yırtıldığında çoğunlukla subaraknoid (beyin ve beyin ince zarı arasına) kanama (SAK) gelişir. Damardan subaraknoid mesafeye yüksek basınç ile geçen kan burada birikerek beyne bası oluşturabilir, kanama beynin içine de olabilir; kan elemanları bununla beraber daha düşük basınca sahip omurilik çevresine de ulaşabilir. Anevrizmadan olan kanama ara sıra sızma şeklinde de olabilir; bu durumda sızma noktasında minik bir pıhtı oluşup kanamayı durdurabilir ve hasta yaşayabilir. Ama pıhtının yol açtığı bu işlem bitmiş kanama riskini önlemez; her ilave kanamada yaşam daha fazla tehlikeye girer ve hayatta kalma ihtimali azalır. Kendiliğinden (spontane) büyüyen SAK’ların çoğunun nedeni anevrizmalardır. Anevrizmanın yerinin, büyüklüğünün ve konfigürasyonunun tamamen saptanması tedavisi ve dolayısı ile baştan kanamanın önlenmesinde kritik bir noktadır. Bir kanama sonrası baştan kanama ihtimali birincil 14 gün için %20 civarındadır. Yukarıda bahsedildiği gibi anevrizma kanaması %50’lere varan oranlarda ölümcül seyreder. Keza yaşamış hastalarda ise %25 oranında daimi nörolojik bozukluklara niçin olur. Aklî fonksiyonlar yanına tüm cisim fonksiyonlarında da deformasyon (örneğin kısmi felç) ortaya çıkabilir. Daha önemli durumlarda ise kanama beyin hücrelerinde ağır hasara yol açabilir ve hastayı komaya sokabilir. Anevrizma büyük ise kanamadan da çevre beyin dokusunda baskıya yol açarak hasar verebilir. Hem büyük anevrizmalar içinde pıhtı gelişebilir ve içinden kopan parçalar çok sayıda inmeye sebebiyet verebilir. Beyin çevresine sızan kan damarlarda daralmaya (vazospazm) yol açabilir. Bu şart beyin dokusuna gelen kan akımında azalmaya ve dolayısıyla inmeye niçin olabilir. Vazospazm çoğunlukla kanamadan 5-8 gün sonradan gelişir. Tedavisi epeyce zordur, hastanın yaşamını tehlikeye sokabilir. Kanamış bir anevrizmadan sızan kan beyin- omurilik sıvısı (BOS) dolaşımını engelleyerek hidrosefali (beyinde fazla istikrarsız birikmesi) dediğimiz tabloya neden olabilir. Bu durumda beyinde ventrikül dediğimiz boşluklarda aşırı değişken birikerek kafa içi basıncının artmasına neden olabilir. Bu değişken artışını alıkoymak için bu boşluklara dren yerleştirilerek biriken sıvı ve sızan kan dışarı alınmalıdır. Anevrizma kanaması beyin ödemi veya şişmesine de neden olabilir. Bu koşul beyin fonksiyonlarını etkileyerek çok ciddi problemlere yol açar. Beyin dokusunun şişmesi ve basıncının artması beyin dokusuna hasar verir. Beyin ödemi kan damarlarında bası oluşturarak beyne kan gitmesini yavaşlatabilir.
Tanı Yöntemleri
Ülkemizdeki yürürlükte olan tıbbi yönetmeliklere kadar beyin anevrizmalı hastalar ama beyin ve sinir cerrahlarının (nöroşirürjiyenlerin) kontrolünde hastanelere yatabilmektedirler. Kanamış beyin anevrizmalı hastanın tanısı tetkik ile doğrulukla saptanabilir, ancak tanının kesinleşmesi için ilave testlere gereksinim vardır. Bu konuda hekime hastalık öyküsü iyi anlatılmalıdır (geçmişteki bütün ilgili rahatsızlıklar bildirilmelidir). Böyle bir hastada ek diğer anevrizmaların da katılmak ihtimali olduğundan içten tanısal testler kullanılması hayati bir konudur. Hekim tanıya ulaşmak nedeniyle dürüst deneme için dürüst bilgiye gereklilik duyar.
Beyin Anjiyografisi: Bu test anevrizmaların tespitinde en geçerli yöntemdir. Testin yapılması için hastanın kan tablosunun bilinmesi gereklidir; kanamaya eğilimi olan hastada bu test yapılamaz. Anjiyografi genelde radyoloji bölümünce uygulanır, ama yeni yönetmelikle nöroloji ve beyin-asap cerrahisi bölümleri de bu uygulamayı yapmaya başlamışlardır. Operasyon esnasında bazen ilaçla hafif bir sakinleştirmeye ihtiyaç duyulsa da başlıca hasta uyanık halde iken yapılabilir. Hasta tetkik masasında yatarken anjiyografiyi çekecek kişi kasıktan ince bir iğne ile atar damara girer. Sonrasında ufak bir plastik tüp (kateter) damar içerisine yerleştirilir. Röntgen ışınları altında kateterin geçişi görüntülenir ve dört ana beyin damarının bulunduğu baş-boyun bölgesine kadar ilerlenir. Bu operasyon sırasında sızı olmaz. Her bir beyin atar damarına görüntülenebilen damar içi badana ayrı olarak verilir ve bu sırada röntgen görüntüleri alınır. Bu kullanım damarların net olarak görülmesini sağlar. Anjiyografi görüntüleri alındıktan sonradan kateter çıkartılır ve çıkarılan bölgeye kan sızıntısı olmaması için baskılı pansuman uygulanır. Bir müddet gözlem sonrasında hasta yatağına gönderilir. Hasta işlem sırasında kateterin geçişini hissetmez ancak kullanılan boya maddesinin verilmesi sırasında başın bir tarafında belli belirsiz bir his oluşabilir ya da geçici yıldız uçuşması veya boyun kramplarına neden olabilir. Anjiyografi işlemi, kişinin yaşamını riske sokabilen beyin anevrizmalarının tespitinde sağduyu ve spesifik olmasına rağmen sonuçta hasta için müdahaleci (invazif) bir teşebbüs olup düşük oranlarda da olsa damar duvarına zarar, inme ve kullanılan boyaya karşı alerjik tepkime riski vardır.
Bilgisayarlı Tomografi-Anjiyografi (BTA): Daha yeni bir teknoloji olup hastanın kolundaki bir toplardamardan boya maddesinin verilmesi ile konvansiyonel anjiyografiye benzer görüntüler alınır. İşleme ait tehlike konvansiyonel anjiyografide de anlatılan boyar maddenin yol açabileceği alerji ve böbreklerde oluşturabileceği potansiyel hasardır. Bu yöntemde kayda değer bir üstünlük hastayı anjiyografi ünitesine nakletmeye gerek duyulmaması ve ilave personele ihtiyaç olmamasıdır. Sadece bir dakikadan daha eksik bir sürede çekim işlemi tamamlanır ve inme riski taşımaz.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): Manyetik bölge ve bilgisayar teknolojisi kullanarak vücuda ait organların üç boyutlu görüntülerini sağlayan bir tanısal testtir. Beyin anatomisinin net görüntülerini sağlar. Beyin MRG’si evvelden var olan minik inmelere ait bulguları da gösterebilir. Hastaya zararı olmayan bir testtir fakat cihazın içi sıcacık olduğundan bir takım kişiler kapalı yerde bulunma korkusu (klostrofobi) yaşayabilir. Keza manyetik alana girmesi sakıncalı olanlar kişilerde (koroner stendi veya vücudunda manyetik protezi olanlar gibi) problemlerle karşılaşılabilmektedir.
Manyetik Rezonans Anjiyografi (MRA): MR görüntüleme cihazı ile yapılabilen ve hastaya zararı olmayan bir testtir. Manyetik görüntüler bir bilgisayar tarafından tahlil edilerek baş ve boyun bölgesinin damarları görüntülenir. MRA gerçek kan damarlarını gösterir ve tıkanmış, sıcacık olan damarlar ve anevrizmalar hakkında net bir veri sağlayabilir.
Tedavi Seçenekleri
Günümüzde anevrizma tanısı almış hastalar için üç önemli çare seçeneği mevcuttur.
Gözlem ve/veya cerrahi olmayan çare (sadece takip)
Cerrahi tedavi ve anevrizmanın kapatılması (kliplenmesi)
Damar içi (endovasküler) çare ile stentleme ve/ya da tıkama
Tüm hastalıklarda olduğu gibi bir anevrizmanın tedavisine hasta ve doktor birlikte karar vermelidir. Eğer durum acilse ya da hastanın şuuru anevrizma kanaması sonucu kapanmış ise, bu karar hastanın en yakını olan akrabası(ları) ile birlikte verilmelidir. tedavi eden hekim her bir seçeneğin risk ve yararlarını hasta (ya da yakınları) ile tartışmalıdır. Hastanın durumuna tarafından doktor kadar bu seçeneklerden en uygunu hastaya önerilmelidir. Karışık ve uygunsuz yapıdaki anevrizmalarda cerrahi ve damar içi tedavinin her ikisinin birlikte uygulanması gerekebilir. Nöroşirürjiyen ve damar içi çare uzmanları ile hasta veya yakınları en iyi çare seçeneğini tartışıp belirleyebilir. Günümüzde anevrizma tedavisindeki en iyi yöntem halen tartışılmalı bir konudur ancak tedavinin en kısa zamanda gerçekleştirilmesinin gerektiği de unutulmamalıdır. Cerrahi riskler anevrizmanın kanamış olup olmadığıyla da ilişkilidir. Anevrizmanın büyüklüğü, ikâmetgâh yeri ve hastanın yaşı ile genel durumunun da tedavinin başarısında öteki önemli faktörlerdir.
Gözlem ve/ya da Cerrahi Olmayan Tedavi
Anevrizma ufak ve bulunduğu yer açısından daha az yükselme ve kanama riski taşıyorsa sadece takip iyi bir seçenek olabilir. Bu hastaların izleminde tanısal testlerin tekrarlanması gerekmektedir. Bu kişilerde takvim kanama riski az da olsa devam eder. Kanamamış anevrizmalı hastalara ilave olarak hap tedavisi verilebilir. Takipte olan hastalar sigara kullanımını bırakmalı ve kan basıncını kontrol altına almalıdır. Bu faktörler anevrizma oluşumunda, büyümesinde ve/veya kanamasında önemlidir. Yüksek kan basıncı önemli bir sızlanma ise antihipertansif çare ve/veya perhiz, egzersiz programı kan basıncını azaltabilir. Ahenkli aralıklarla radyolojik çözümleme (beyin anjiyografisi, MRA veya BTA) anevrizma boyutundaki değişiklikleri ve büyümesini gösterir. Kanamamış anevrizmalı kişilerde aşağıdaki faktörlerin ayrıntılarıyla irdelenip sorgulanması sonrası peşine düşüp takip planlanmalıdır.
Boyut ve ikâmetgâh yeri
Yaş ve hastanın afiyet durumu
Aile hikâyesi
Çare riskleri
Cerrahi Çare ve Klipleme (Mandalla Kapatma)
Açık cerrahi tedavi anevrizmalı hastalara uzun bir zamandan beri uygulanan ve halen altın standart olan bir girişimdir. Bu ameliyat anevrizmayı kapatmak için gerçekleştirilen bir ameliyat olup genel duyumsuzlaşma aşağıda kafatasında küçük bir pencere açılarak ile yapılır. Kemik ameliyat bitiminde yeniden yerine yerleştirilir. Anevrizma çevre beyin dokusundan ve damarlardan sıyrılır ve başlıca titanyumdan yapılan ufak metal bir klip (bir nesil minik metal mandal) ile boynu kapatılır. Anevrizmanın köken aldığı damarda sıradan kan akımının devam etmesi sağlanır. Ameliyat esnasında dağıtılmış tekniklerle mandalın anevrizma boynunu iyice kapattığı ve öteki kan damarlarında akımın olağan olarak devam ettiği denetim edilebilir. Klipler kalıcıdır, uygun bırakılır ve bu şart vücuda herhangi bir hasar vermez. Bu ameliyatı geçiren kişilere MR çekilebilir. Sıradan koşullarda anevrizma cerrahisinden daha sonra hasta hastanede 3 ile 5 gün süreyle yatar ve ardından 3-4 hafta ev istirahatı uygundur. Kanamış anevrizmalar için hastanede kalma süresi 7 ya da daha artı gün olmaktadır. Anevrizma cerrahi olarak kapatıldıktan sonra peşine düşüp takip anjiyografisi cerrahiden 5 yıl daha sonra gerekebilir.
Cerrahi Tedavi ve Kliplemenin Üstünlük ve Dezavantajları Kliplemenin avantajları; çare çoğunlukla kalıcıdır aynı anevrizmaya yeniden ameliyat gerektirmez, anevrizma aracısız görülür (kompleks yapıda olan anevrizmalar için bu şart önemlidir), klip uygulaması sonrası anevrizma söndürülebilir ve anevrizmanın beyin dokusuna yaptığı bası cerrahi olarak kaldırılabilir ve cerrahi esnasında diğer anevrizma(lar) varsa ilk elden görülüp çare edilebilir. Kanamış olanlarda cerrahi sırasında anevrizma çevresi ve beyin dokusundaki kan elemanları, pıhtılar temizlenebilir; bu arıtma bir takım hastaların çabuk iyileşmesinde siklet taşır. Ek olarak cerrahi esnasında kraniektomi (kafatasından bir miktar kemik çıkarma işlemi) ile kafatasının bir kısmı alınabilir ve hastaların kötüleşmesine yol açabilen kafa içi basınç artışı (beyin ödemi gibi) önlenebilir. Cerrahinin dezavantajları; invaziv (müdahaleci) bir girişimdir, kafatasının açılması gerekir ve buna tabi komplikasyonlar gelişebilir. Klip uygulaması sırasında çevredeki yapılar ve manâlı damarlara zarar verilebilir.
Damar İçi Çare -Tıkama
Damar içi tedavi son 15 yılda geliştirilmiş bir yöntemdir; kardiyologların kalp veya vücudun büyük damarlarındaki tıkalı damarları açma işlemlerine benzerlik göstermektedir. Bilhassa son 5 yılda cerrahi klip uygulamasına bir alternatif olarak gündeme gelmiştir. Yüksek cerrahi riske sahip olan ve kötü nörolojik tablodaki hastalarda veya baziler arter (beyin sapını ve derin beyin bölgelerini besleyen büyük beyin atar damarı) gibi güç yerleşimli bazı anevrizmalarda damar içi tedavi uygun bir seçenek olabilir. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada klip uygulaması ve damar içi tedavinin her ikisine de uygun olan kanamış anevrizmalarda eğer damar içi tıkama uygulanırsa en azından erken dönemde daha iyi sonuçlar elde edildiği saptanmıştır (ölüm veya sekelli kalma oranı 1 yılda tıkama yapılanlarda %23.5, cerrahi klipleme yapılanlarda % 30 olarak bulunmuştur). Damar içi tıkama yöntemi genel anestezi ya da sedasyon altında yapılabilir. Atar damar sistemine kasıktaki büyük bir damardan ulaşılır (uyluktaki femoral atardamar). Artere bir iğne yerleştirilir. Küçük bir kateter ile ilerlenerek röntgen ışınlarının kılavuzluğunda beyini besleyen dört belli başlı damara ulaşılır. Bunun içerisinden daha minik bir kateter (mikrokateter) ile anevrizmaya ulaşılır. Anevrizma içerisinde katetere pozisyon verilerek ince bir tel veya diğer adıyla koil anevrizma içerisine yerleştirilir. Bükülebilir platinden yapılan bu koil bulunduğu anevrizmanın şeklini alır. Ek koiller gönderilerek anevrizma iç kesiminden doldurulur ve kan akımının anevrizma içerisine geçişi engellenir. Anevrizma içerisinde pıhtı oluşur ve uzun dönemde ise yeni artan dokuların anevrizma tabanında koillerin tabanını doldurması ve tam bir iyileşme beklenir. Balon yardımı ile koil yerleştirilmesi öteki bir yöntemdir; burada işlem esnasında bir diğer kateter yardımı ile bir balon damar içinde anevrizmanın boyun kısmında şişirilerek koillerin damara kaçması engellenir ve anevrizma içinde durması sağlanır. Aynı bir biçimde stent yardımı ile koil yerleştirilmesi sırasında ise küçük esnek bir silindirik kafes kullanılır ve bu koilleme için iskele vazifesi görür. Yukarıda tasvir edilen stent veya balon yönteminin her ikisi de geniş tabanlı kompleks anevrizmalarda çare seçeneği olarak kullanılabilir.
Damar İçi Çare-Koillemenin Üstünlük ve Dezavantajları Damar içi tedavinin avantajları; öncelikle minimal invaziftir (müdahaleye yan yan etkisi azdır), kafatasını açmayı gerektirmez ve işlem sonrası erken dönem komplikasyonu daha azdır. Kanamamış anevrizmalı hastalar bir iki gün içerisinde evlerine gönderilebilir ve bir iki hafta içerisinde işlerine dönebilirler. Koillemenin dezavantajları; anevrizmanın erken dönemde kapanma ihtimalinin daha düşüktür ve daha yüksek ihtimalle nüks görülür. bu nedenle ilave bir teşebbüs daha gerekebilir ve tam tedavi için daha uzun süre peşine düşüp takip gerekebilir.
İyileşme ve Takip
İyileşme hastadan hastaya değişmekle birlikte anevrizma tipi, ikâmetgâh yeri, kanama olup olmadığı, çare tipi ve hastanın genel durumu manâlı faktörler aralarında yer almaktadır. Beyin kanaması geçirmiş olanlarda nörolojik kayıplar daha fazla ve belirgin olup bu hastalar daha uzun iyileşme süresi gerektirmektedir. Her hastada kendine özel bulgular görülse de cerrahi sonrası görülebilecek bir takım emrindeki etkiler aşağı sıralanmıştır.
Baş ağrıları
Uyuşukluk ve yorgunluk
Operasyon yerinde ağrı
Çene ağrısı
Başından saat tıklaması biçiminde ses gelmesi
Görsel bozukluklar
Kısmi veya bütün körlük
Görme alanı kayıpları
İnce motor hareket bozuklukları
Duygusal problemler
Depresyon
Kavramsal güçlükler
Konuşma problemleri
Algısal problemler
Davranış değişiklikleri
Denge ve koordinasyon bozuklukları
Konsantrasyon güçlükleri
Kısa dönemli zihin problemleri
İnme hastalarında olduğu gibi anevrizma tedavisinde de iyileşme ve rehabilitasyon dönemi kayda değer bir yer tutar. Bir Takım olgularda anevrizma kanadığında veya tedavi edildiği sırada kaybolan fonksiyonlar hasar görmeyen beyin alanları kadar üstlenilebilmektedir. Rehabilitasyonda fizik çare, hitabe terapisi ve mesleksel eğitim gibi alanlarda uygulamalar yapılabilir.
Tarama Testleri
Bir kişide anevrizma saptama edildiğinde diğer aile bireyleri için tarama yapılmasının gerekip gerekmediği az önce kanıtlanmamıştır. Ama birden fazla kardeşte anevrizma tespiti halinde ya da ailenin bir bireyinde fazla sayıda anevrizma saptama edildiğinde, ailenin diğer bireylerine tarama önerilebilir.