Dikkat! Alerji mevsimi geldi
HAPŞIRIK NÖBETLERİNİZ VARSA
Allerjik rinit, genetik geçişli allerjik hastalıkların en sık görüleni olup böylece fazla gelişmiş ülkede nüfusun takriben %10-20’sinde bulunmaktadır. Son 10 yılda hastalık çoğaltma göstermiştir. Allerjik rinit sıklığı Kuzey Avrupa ülkelerinde %7, Güney Amerika’da %9-11, Avustralya’da %27.6 olarak bulunmuştur. ABD’de kronik hastalıklar sıralamasında 6.sırada yer almaktadır. Alerjik rinit’in sıradan açılış yaşı 10’dur. Vakaların %80’de 20 yaşından önce başlar.
Çocukluk çağında erkekler kızlardan daha fazla etkilenir, erişkinlerde sıklık her iki cinste aynıdır. Hastalık ortaya çıktıktan sonradan genel olarak yıllarca devam eder. Allerjik rinit hayatı tehdit eden bir hastalık değildir, ancak insanların hayat kalitesini manâlı oranda etkileyen bir hastalıktır. Allerjik rinit erişkinlerde işgünü, çocuklarda okul günü kaybı ile olduğu dek; tedavisi için harcanan paranın oldukça yüksek olması nedeni ile de idareli açıdan da hasar vermektedir. bu nedenle Allerjik rinit tanı ve tedavisi epeyce önemlidir.
Allerjik rinit burun mukozasının (burun iç yüzünü örten zarın) enflamasyonu (ödemi- enfeksiyona tabi olmayan iltihabı) olarak tanımlanır. Burunda kaşıntı, hapşırık, sulu burun akıntısı ve burun tıkanıklığı ile karakterizedir. Baş ağrısı, koku alma bozukluğu ve konjuktivit gibi bulgular da eşlik edebilir. Allerjik rinit sebep olan alerjene kadar mevsimsel (polenler, bazı küf mantarları) ve perrennial=yılboyu süren (konut tozu akarı, hayvan cilt döküntüsü ve tüyleri, bazı küf mantarları) olarak sınıflandırılabilir. Oysa bu iki grup arasındaki ayırım daima kesin olarak yapılamayabilir.
BURNUNUZ AKIYOR YADA TIKANIYORSA
Alerjik rinit tanısında en kayda değer adım aile hikayesini ve hastaya daha önce uygulanmış tetkik ve tedavileri içeren ayrıntılı sorgulamadır. Hastanın yaşı, şikayetlerinin hangi ortamlarda ortaya çıktığı sorulmalıdır. Kalıtımsal yatkınlık laf konusu olduğundan aile hikayesine de dikkatli olmak önemlidir. Keza daha alçak solunum yolu hastalıkları, cilt bulguları, gıda allerjisi sorgulanmalıdır. Detaylı sorgulamayı takiben kulak burun boğaz muayenesi yaptırılmalıdır. Sadece allerjik hastalarda bulunan burun içi muayene bulgusu yoktur. Burnun dış kısmında enine cilt çizgisinde kırışıklık olabilir. Bu koşul çocukluk çağında burnun sürekli olarak yukarı içten ovulmasından daha sonra ortaya çıkar ve ”allerjik selamlama” olarak adlandırılır. Burun mukozasında ödeme bağlı olarak gözaltlarında koyu renkli değişim olması ”Alerjik göz halkaları” olarak adlandırılır. Allerjik rinitli hastaların ‘Allerjik yüz (adenoid yüz) olarak adlandırılan tipik yüz görünümleri olabilir. Hayatın ilk yıllarında bir sene zaman ile açık ağızla nefes alındığında bu durum yüz ve çene kemiklerinde adi dışı gelişime yol açar, çene aşağıya içten açı yapar, dişlerde gelişim bozukluğu ortaya çıkar. Muayenenin en manâlı rolü burun kemiğinde çarpıklık, burun içinde polip, bitki örtüsü veya büyümüş konka (burun eti – kıkırdağı) gibi yapısal burun tıkanmasına yol açan nedenleri aramaktır. Alerjik rinit tanısında allerjik deri testleri fazla önemlidir. Günümüzde en fazla kullanılan ve en pratik tanı yöntemi cilt testleridir. Allerjik deri testleri güvenilir sonuçlar verir ve kısa sürede teşhis konmasına olanak sağlar, ayrıca ucuzdur. Kanda IgE seviyesinin allerjik hastalıklardaki tanı değeri sınırlıdır.100-150u/ml üzerindeki değerler yüksek kabul edilir. Allerjik hastalığı olanların %50’de alışılagelmiş değerler bulunabildiği gibi allerjik hastalığı olmayanlarda ve paraziti olanlarda yüksek IgE düzeyleri bulunabilir. Kanda sözkonusu alerjene karşısında büyüyen IgE’nin saptanması olarak tanımlanan spesifik IgE testi bugün kullanılan bir öteki teşhis yöntemidir. Deri duyarlılığından etkilenmemesi, ilaç etkileşimi olmaması avantajlarıdır, ama geç netice vermesi, hassaslık azlığı (palavracı olumsuz sonuç çıkma riski yüksek oluşu), bir takım alerjenlerin beceriksiz oluşu dezavantajlarıdır. Allerjik deri testleri kanda bakılan alerjene özgül antikor (spesifik IgE) testlerine göre daha güvenilirdir. Kanda eosinofil sayısı bakılması genel bir testtir. Eosinofil normalde kanda bulunan bir akyuvar çeşididir. Allerjik hastalıklarda, parazit bulunduğunda, bir takım ilaçların kullanımında, bazı akciğer hastalıklarında artar. Diğer bulgular da allerjiyi düşündürüyorsa kanda eosinofil sayısı yüksekliği allerjiyi destekler, ama neye allerjinin olduğu konusunda bir us vermez. Nazal smear (burun sürüntüsü) hücreli incelenmesi ile allerjik rinitlilerde eosinofil hücrelerinin artmış olduğu görülebilir. Allerjik rinit tanısını destekler.
GÖZLERİNİZ KIZARIYORSA
Göz alerjenlere karşısında korunacak şekilde kapalı olmadığı için allerjik reaksiyonun sık görüldüğü yerdir. Göz kapağının iç yüzeyini ve göz yuvarlağının dış kısmını örten zara konjunktiva adı verilir. Gözde alerjik nedenle oluşan hastalıklar şunlardır. – Allerjik konjonktivit – Vernal konjonktivit – Atoik kerato konjonktivit a) Allerjik konjonktivit gözün en sık rastlanan allerjik hastalığıdır. Nedeni dışarıdan gelen alerjenlerin göz kapağının iç yüzünde yer alan allerjik reaksiyona sebep olan salgı hücrelerini (mast hücreleri) uyarmasıdır. Allerjik konjonktivit mevsimsel ve yılboyu süren elde etmek üzere iki tiptir. Mevsimsel allerjik konjonktivit ilkbaharda başlar, en sık neden mera otu polenleridir, polen mevsimi bittiğinde kendiliğinden düzelir, sıklıkla burun allerjisi ile birliktedir(Alerjik rinokonjoktivit). Yılboyu süren allerjik konjuktivitte şikayetler bütün sene boyunca devam eder, mevsimsel değiştirme göstermez. Allerjik konjonktivitte gözlerde yanma, kaşıntı, sulanma, çapak oluşumu ve göz kapaklarında şişme görülür. Gözkapağının iç kısmında da kızarıklık, şişme vardır. b) Vernal konjuktivit de mevsimsel olarak tekrarlayan bir allerjik konjonktivit tipidir. Genellikle çocukluk döneminde ilkbaharda başlar, hastada ya da ailede genel olarak allerjik hastalık hikayesi vardır, çoğunlukla 30 yaşa değin kaybolur. Vernal konjoktivit sıklıkla sıcak ve kuru iklimlerde görülür, soğuk iklimlerde nadirdir. Nedeni tamamiyle bilinmemektedir, bir ya da fazla sayıda alerjenle oluşuyor olabilir. Rüzgar, sıcak hava, parlak ışık, toz ile gelişen şiddetli göz kaşıntısı olur, sulanma, ışıktan hastalık, gözde yabancı beden şehvetli öteki yakınmalardır. c) Atopik keratokonjoktivit yıllarca devamlı ve görme kaybına yol açabilen bir diğer kronik alerjik konjoktivit tipidir. En sık 30-50 yaş arası görülür, çoğunlukla hasta veya ailesinde güçlü bir atopi hikayesi vardır. Göz alerjisinin tedavisinde öncelikle uyarı edilmesi gereken alerjenden ve tahriş edicilerden sakınmadır. Güneş ışığından korunmak için güneş gözlüğü kullanılmalıdır. bunun dışında uzun süreli koruyucu göz damlaları, daha şiddetli durumlarda kısa süreli steroid (kortizon) damlaları kullanılabilir. Allerjik rinokonjoktivit tedavisinde immunoterapi (aşı) da fazla yardımsever olmaktadır.
ALERJİK OLABİLİRSİNİZ
Allerji’ kelimesi Yunanca “allos” (diğer) ve “ergon” (meslek) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Allerji herhangi bir madde ile karşılaşan ve ona aleyhinde duyarlı -alıngan- hale gelen bir insanın, benzer madde ile daha sonra her yerde karşılaştığında vücudunun bu olaya fazla tepki göstermesi durumudur. İnsan vücuduna çeşitli yollarla giren ve kanda kendine özgü karşıt bir madde yaratıcı yabancı maddelere antijen, oluşturduğu karşıt maddeye ise antikor denir. Bu antijen bir allerjiye yol açarsa o zaman bu antijene allerjen denir. Çevremizdeki tanıdık olmayan maddeler farklı alanlara yönlendirilmiş yollarla vücudumuza girdiğinde bağışıklık sistemi bizi gözetmek için, bu tanıdık olmayan maddelere karşısında reaksiyon verir (örneğin virus ve bakteriler solunum yoluyla alındığında ateş yükselmesi); allerjik bünyeli kişilerde, zararlı olmayan maddeler (alerjenler) vücuda girdiğinde de bağışıklık sistemi benzeri alınan madde zararlı imiş gibi reaksiyon verir ve dağıtılmış allerjik reaksiyonlar oluşur. Allerjenler genelde protein yapısında olan maddelerdir. Alerjenlerin kaynakları fazla çeşitlidir. En sık rastlanan allerjenler şunlardır: 1. Çevresel (aero) allerjenler a. Ev tozu akarları b. Polenler c. Küf mantarları d. Hayvan allerjenleri
2. Haşere allerjenleri
3. Beslenme allerjenleri
4. Ilaç allerjenleri
5. Mesleki allerjenler
Bunlar içinde en sık rastlanan ve en sık allerjik hastalığa yol açanlar çevresel allerjenlerdir. Bunlar da bulundukları ortama tarafından konut içi ve konut dışı olarak ikiye ayrılır. En sık rastlanan konut içi çevresel allerjen ev tozu akarı alerjenleridir. En sık rastlanan konut dışı çevresel allerjenleri ise polenlerdir.