Sarmaşık | 10-30m | 5-8 Aylar | Ça,Na | Meyve, Yaprak ve Çekirek yağı
Üzüm, Weinrebe, Vitis Vinifera
Familyası: Üzümgillerden, Weingevaihse, Vitaceae
Drugları: Üzüm meyvesi; Vitis viniferae Fructus
Üzüm yaprağı; Vitis viniferae Foliam
Üzüm çekirdek yağı; Vitis viniferae semenoleum
Üzümün meyvesi taze olarak yenir. Sirkesi pekmezi, şırası, bulaması veya şarabı meyve kabuklarının ise; ilacı yapılmaktadır. Çekirdeklerinin yağı çıkarılır, yapraklarının çayı ne natürel ilacı yapılır.
Giriş: Üzümün asıl vatanı Anadolu Kafkaslar ve Kırım olup, zamanla bu¬ra-dan dünyanın diğer ülkelerine yayılmıştır. Takriben 5000 yıldır üzümden sirke, pekmez veya şarap yapılmaktadır. Üzümün ülkeler ve iklime göre çok çeşitli türleri vardır ve bunun 700 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Siyah üzümün meyve kabuğu yaprakları ilaç yapımında kullanıldığından bu tür incelemeyi uygun gördük. İtalyanlar siyah üzü¬mün meyve kabuğundan, Almanlar da siyah üzümün yapraklarında ilaç yapmalarıyla ünlüdür. Bu bitkinin de bir anda değeri artmıştır. Horasanlı Türk Hekimi Ebubekir Râzi (ölümü h.311) bundan 1100 yıl önce sirke şurubunu keşfetmiş ve bu sirke şurubu 1000 yıldır İslâm ülkelerinde kullanılmıştır. Modern tıpla birlikte unutulan sirkenin yerini çeşitli kim¬yasal ilaçlar almıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1995’te sirke ve sirke şurubunun faydaları üzerine bir yığın araştırma yayınlandıktan sonra Avrupa ülkeleri de halk arasında yeniden sirke ve sirke şurubu ile tedavi denemelerine başlanmış ve bu konuda raflar dolduracak kitaplar yazılmıştır. ABD’de elma, Avrupa ve İslâm ülkelerinde üzüm, Çin, Japon¬ya ve diğer Asya ülkelerinde ise pirinç sirkesi kullanılır.
Botanik: Üzüm asmasının boyu 30 metreyi bulabilir ve kökleri oldukça derinlere gider. Yaprakları 5 loğlu olup, loplar bazen derin, bazen de küçük olur ve başlangıç kısmı kalp şeklindedir. Yaprakların üst yüzeyi ko¬yu, alt yüzeyi ise açık yeşil renkli ve derin beyazımsı damarlara sa¬hiptir. Yaprakların karşısında birer helizon (sarılma ipliği) bulunur ve bu heli¬zon-larla çevresindeki ağaç veya duvarlara sarılarak, bitkinin çevresine tutunmasını sağlar. Çiçekleri topluca bir arada sarımsı yeşil renkte ve oldukça küçüktürler. Kısaca üzüm olarak adlandırılan meyve¬leri, üzümün türüne göre siyah, morumsu siyah, sarımsı yeşil, sarı, altın sarısı ve es-merimsi sarı renklerde ve de 1-3 cm büyüklüğünde olabilir.
Yetiştirilmesi: Oldukça çok türü olan üzümün hemen her iklime uygun türleri vardır.
Hasat zamanı: Üzüm yaprakları yaz boyunca toplanıp çayı veya yemeği yapılabilir, fakat toplanan yaprakların ilaçlanmamış olması gerekir.
Üzüm salkımı ise eylül ve ekim aylarında toplanır ve taze olarak yenir, suyu çıkarılır, suyuna şıra denir. Şıradan pekmez, pekmezden de bulama yapılır veya şıradan şarap, şaraptan sirke yapılır.
Meyve suyu çıkarıldıktan sonra geri kalan meyve kabuklarından ilaç ve çekir¬deklerinden yağ elde edilir.
Birleşimi;
1) Üzüm meyvesinin birleşimindeki maddeleri şöyle sıralayabiliriz;
a) %15-20 karbonhidrat, çeşitli şeker moleküllerinden oluşur. 0,3 Sabit yağlar, 0,6-1 oranında protein içerir.
b) Organik asitlerden; Elma asidi (malikasit) ve limonasidi (sitrikasit)
c) Vitaminlerden;B1,B2(riboflavin),B3(nikotinamid)B5, B6,c,E- vitaminleri ile provitamin A(B-karotin)
d) Minerallerden; çinko, potasyum, fosfor, demir, bakır, mangan, iyot, sodyum, magnezyum, flor ve kalsiyum içerir.
2) Meyve kabuğundaki;50g,20g protein,2,44g sabityağ 12,5 C vitamini, 2,5g E vitamini, 1,97g potasyum,0,65g Magnezyum, Rutin ve resveratrol ve provitamin A(B-karotin)içerir.
3) Üzüm yapraklarında; Flavonitlerden; Quercetin 3-O-β-D-glukronit ve izoguercitrin içerir.
4) Üzüm çekirdek yağı; Doymamış yağ asitlerinden, Linolasit, Lecitihin, ve E-vitamini içerir.
Araştırmalar: Üzüm yaprağından elde edilen kapsülle ve üzüm meyve kabuğundan elde edilen kapsülle ayrı ayrı araştırmalar yapılmıştır. Üzüm yaprağından elde edilen ilaçlar genellikle Varis ve toplardamar zafiyetine karşı kullanılırken meyve kabuğundan elde edilen ilaçlar ise genellikle kandaki kolesterol ve trigliseriti düşürmek için ve de damar sertliğine karşı kullanılır.
1) İtalya’da 17 sağlık merkezinde (hastane, özel hastane ve muaye¬ne-hanede) toplam 219 damar sertli (arterioskleroz), Yüksek Kolesterol ve Yüksek Trigiliseridi olan hastalar üzerinde meyve kabuğundan elde edilen kapsülle (R…..) tedavi denemesi yapılmıştır. Bu hasta¬ların sağlıklarında 3-6 ay içinde iyileşme görülmüş ve kanlarındaki kolesterol ve trigliserit oranı düşmüştür. (nhk 4.99.70)
2) Siyah üzüm yapraklarının ekstresinden elde edilen kapsülle kronik toplardamar zafiyeti olan 260 hasta üzerinde 4 ay süren bir tedavi denemesi yapılmıştır. Bu deney sonunda hastaların kronik toplar-damar zafiyeti’nden (chronic venoz, Insuffizienz) kurtuldukları yani sağlıklarına kavuştukları görülmüştür. (ZP. 5.00.265)
3) Dr.Gerhard Orth, Leutkirch /Allgau’dan 800 hastası üzerinde 30 yıl süren araştırmasının sonunda; Pankreas zafiyetinin: kas erimesi, yu-karı karın sancı ve şişliği, kalp rahatsızlığı, sara ve şeker hastalığına sebep olduğunu tespit etmiştir.
4) 1953 yılında tıp dalında Nobel ödülü alan Biyokimyası Sir Adolf Krebs ve Fritz Albert Lipmann, yaptıkları araştırmada Asetik asitin (=sirke asidi, sirkede %5-6 oranda) organlardaki metabolik değişiklikleri sağladığını belgelemişlerdir. (Nhp 3.98.26)
5) Dr.Schafer (Königstr: zindau) Kimya laboratuvarında sirke inhalas-yonu ile yaptığı deneyde sirke buharının bakterileri (escherichia coli,
streptococcus epidermidis, proteus vulgaris ve Beudomonas aeruginosa) tamamen yok ettiği görülmüştür. (Nhk 3.98.26) Tabii ki bu sirke kimya fabrikalarınca hazırlanan sentetik sirke değil, doğal yollarla hazırlanan tabii sirke olmalıdır.
6) Husyelerimin şişmesi ve Husye kordonlarımın ağrıması üzerine ha-vaalanındaki doktora (Frankfurt) gittim, doğrusu pek ilgilenmedi. Ben sirke şurubu kullandıktan sonra (15.04.01) şişkinlik ve ağrılar geçti. Huseye şişmesi ve kordon ağrısının kanser olma belirtisi olduğunu okudum (Nhp. 4.01.5.76). Fakat tedaviye ara verince tekrar rahat-sızlandım ve sonra Gökçek iksiri ile tedavi oldum.
7) Sirke içmeye uzun bir süre izin nedeni ile ara vermek zorunda kaldım. 27.07.01
de gececi çalışmaya başlayınca Husyelerimdeki ve kordonlardaki ağrı yeniden başladı. Sirke içmeye 10.08.01 de yeni¬den başladım. Bugün (13.08.01) ağrılarım hemen hemen yok ol¬du. Husye şişmesi ve ağrıları ile husye kordonlarındaki ağrılara karşı en iyi ilaç Gökçek İksiridir.
8) Sol burun deliğinde bir kuruma ve kaşıntı hissettim. Ev doktoru Nisi¬ta isimli bir burun merhemi yazdı. Merhemi kullandığım sürece rahatsızlığım geçiyor, kullanmadığım zaman yeniden rahatsızlıklar azıyor¬du. Sirke kullandığım sürede burnumdaki rahatsızlıkların da yok olduğunu fark ettim. (09.10.01) Fakat tedaviye ara verince tekrar bu¬¬run delikleri kuruyordu. Gökçek İksirle (ilk verisiyonu Aloxi) yap¬tığım tedavi ile iyileşti. (07.05.02)
9) M.Şamil’in (4,5 yaşında) grip nedeniyle bir türlü düşmeyen ateşini düşüremiyordum ve Çocuk oldukça dermansız ve huysuz bir durumda idi. Cumartesi günü saat 16.00 sıralarında baldırlarına sirkeli bez sardım ve 17.00 sıralarında Üniversite Çocuk kliniğine gittiği¬mizde çocuk tekrar oynamaya ve normal davranmaya başladı ve ate¬şi düştü. Doktorun verdiği ilaçlara gerek kalmadan sağlığına kavuştu. (Gribe karşı Gökçek İksirinin ilk versiyonu aloxiyi, ateşe karşı sirke kullandım 30.12.2001)
Tesir şekli:; Meyve kabuğu; damar sertliğini giderici, kolesterol ve trigliseridi düşürücü
Yaprakları; toplardamarları güçlendiricidir.
Kullanılması:
1) Araştırmalara göre;
a) Meyve kabuğundan elde edilen ilaçlar; damar sertliği, Yüksek Ko¬les-terol ve Yüksek Trigliseridi önleyici özelliğe sahip olduğu yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir.
b) Yapraklarından elde edilen Kapsüller ise kronik toplardamar zafi-yetine (chronic. Venös. Insuffizienz) karşı kullanılır.
c) Üzüm sirkesi Pankreas zafiyeti ve Bağırsak mantarlarına karşı kullanılır. (Nhk. 3.98.12)
2) Halk arasında yaygın olarak sirke çok çeşitli maksatla kullanıl¬mak¬tadır. Bir yandan salata ve çorbalara hazmettirici ve tat verici olarak katılırken, diğer yandan Tedavi amacı ile kullanılmaktadır. Özellikle ABD’lerinde yeniden keşfedilen Sirke şurubu çok yaygın olarak kullanılmaktadır, bilindiği gibi Horasan Türklerinden Hekim Ebubekir Razi ( ölümü Hicri 311) bundan 1100 yıl önce bu tedavi yöntemini keşfetmiştir. Sirkenin enhalasyonla nefes yollarındaki bakterileri yok ettiği ve içildiğinde Bağırsaklardaki zararlı bakterileri ve mantarları zararsız hale getirmek için kullanılır.
Yan tesirleri:
a) Üzümün Meyvesini, Meyve kabuğunun ve de Yaprağının bilinen bir yan tesiri yoktur. Aşırı miktarda ve yüksek dozajda Sirke (sade ola¬rak) alınırsa Mide mukozasını (Mide iç derisini) tahriş eder ve hatta Mideyi delebilir. Bir tanıdığım 4-5 ay kadar her gün sabahları aç karnına bir çay bardağı Sirke içmiş ve neticede Mide kanamasından vefat etti. 120 kg gelen bir bayan da sabahları aç karına yarım çay bardağı Sirke içmiş ( PRO 7=TV Kanalı Mart 2001) ve kadın 35 kg’a inmiş fakat bir şey yiyip içemez olmuş. Mide mukozası tamamen erimişti.
b) Üzüm Şarabının faydalı olduğunu iddia edenler de oldukça çoktur, fakat buna alışanların sonu malum Köprü altları veya duvar dipleridir. Şarap başta Karaciğer ve Sinirleri tahrip eder ve insanı düşünemez ve çalışamaz Ayaş durumuna düşürür. Alkolik olanların çoğu alkolle yetinemeyerek zamanla başka Droglara (sarhoşluk veren) alışırlar. Uzun süre alkol alanların cinsel gücünü kaybettiği ve zamanla boşanmak zorunda kaldıkları bir gerçektir. Şeker hastalarının sirkeyi sade almaları ve bal katmamaları gerekir. Alerji ve üşütme rahatsız-lıklarında limon sirkesi daha etkilidir.
Açıklama: Sirke 7000 yıldır bilinen ve kullanılan çok önemli bir besin mad¬desidir. Bundan 1100 yıl önce Horasanlı Türk hekimi Ebubekir Razi’nin Sirke şurubunu keşfetmiş ve bu reçete yıllarca İslam Ülkelerinde kullanılmıştır. 1938’de Penisilin ve sonra da Sulfanomitli antibiyotikleri keşfi ile eskiden antibiyotik olarak kullanılan Sirkenin kullanılması unu¬tul-muştur. 1950’li yıllara kadar çok yaygın olarak kullanılan Sirke yerine Limonun kullanılması ile Sirkenin kullanılması daha da azalmıştır. 1953 yılında Tıp alanında Nobel ödülünü kazanan Biyokimyacılar Sir Adolf Krebs ve Fritz Albert, Sirkenin Karaciğerde metabolik değişimlerle çok önemli rol oynadığını belgelemişlerdir. Bu buluştan sonra Sirkenin değeri anlaşılmış ve sonra da Meyve kabuğunun damar sertliğini önle¬mesi, Ko¬lesterol ve Trigliseridi düşürmesi ve Yapraklarının Toplardamar zafiyetini önlemesiyle Üzüm çok büyük değer kazanmıştır.
Midenin salgıladığı sert aside karşı Pankreas alkolik Sodyum bikarbonat salgılar ve onikiparmak bağırsağına günde 1,5 litre salgı gönderir ve böylece Bağırsaklardaki yarı işlenmiş besinin PH-değer hemen hemen nötrala yakın olur. Şayet Pankreas yetince salgı üretmez veya kalitesiz salgıyı üretirse Karnın yukarısında şişkinlik, karında ağrı, yağ hazımsızlığı (yağlı besinler yiyince yağlı dışkı ortaya çıkar) ve sancılar olur. Şişkinlik Diyaframı yukarı kaldırarak Kalbin sıkışmasın neden olur. Hayvansal yağ ve Proteinlerin sindirilmemesi hücrelerin (özellikle mukozanın=sümüksü iç deri) sertleşmesine bu da Besin Alerjisi, Bahar Alerjisi (Saman nezlesi) Diyabet, sinirsel rahatsızlıkla; hantal hareketler kas erimesi v.b. rahat-sızlıklara neden olur. Sirke Pankreası çalıştırır, Bağırsaklardaki patojen (hastalık yapısı) bakterileri ve mantarları yok eder. Protein, Yağ ve Karbonhidratların sindirilmesini sağlar.
Peygamber Efendimiz Sirke kullanılan evde kıtlık (yokluk=fakirlik) olmaz buyurmuştur. Bundan Sirkenin insanı dinamikleştirdiği ve hareketlen¬dir-diği, sağlık ve canlılık verdiği anlaşılır. Buna göre Üzüm Sirkesi, Elma Sirkesinden daha sağlıklıdır, bunu kendi üzerinde yaklaşık olarak toplam 5 ay süren Sirkeyle Tedavide gözlemledim. Bundan Elma Sirkesi kötü veya kalitece düşük anlamı çıkmaz, çünkü her bünye değişik yapıdadır, bu nedenle benim için Üzüm Sirkesi, bir başkası içinde Elma Sirkesi ve de Güneydoğu Asyalılar için de Pirinç Sirkesi daha cazip olabilir. Sirkeyle yapılan tedavinin kalıcı olması için yemekleri yavaş yemeli ve çok çiğnemelidir. Aksi halde tam olarak Hücre mitokondrinin (hücrelerin mini atom santrali) tarafından yakılamayan Besin maddelerinden dolayı, aşırı miktarda artık madde (Cüruf) ortaya çıkar. Cürufun Ara dokularda yoğunlaşması Kanın yapısını bozar, Böbrek iltihaplanması, Bahar nezlesi, Astım, romatizma, Akne, Sivilce, Damar sertliği v.b. bütün hastalıkların zamanla ortaya çıkmasına neden olur. Yavaş yemek yeme ve lokmaları çok çiğnemekle (en az 30 defa) Cüruf oranı azalır ve Organlar görevini yapabilecek duruma gelirler.
Bir tanıdığım sabahları aç karnına 4 ay süreyle 1 bardak sirke içmişti ve sonunda mide kanamasından öldü. Almanya’da da bir bayan her gün yarım bardak sirkeyi 4 ay süreyle içmişti oda aşırı zayıflamış ve midesi tah¬rip olmuştu. Mide mukazası eridiğinden ameliyat etmek mümkün olmamıştır.
Bana ait bir buluş olan Gökçek İksir ile sirkenin yan tesiri ortadan kal-dırdım. Böylece Gökçek İksir mide ve bağırsakları koruyucu ve güçlendi-ricidir. Gastrit ve hatta ülseri iyileştirici bir konuma getirdim. Gökçek İksir vücuttaki her türlü curufu (artık maddeyi: bakteri, virüs, mantar, veya ölüsü veya ölü hücreler ve de kolesterol, lipid, trigliserid vs) arttırıcıdır.